Ege havası...

Yelkovan akrebi daha mı hızlı kovalıyor gece olunca?
Saat kaç olmuş, haberim yok.
Denizin kenarında dalga sesleri dinlediğim şarkılara karışmış.
Ege'nin tatlı havası tenimde, içkim serin, sigarama eşlik etmiş.
Ve ben koca bir arşivi okuyorum son bir kaç saattir.
Ne kadar çok yazmışım, ne kadar çok, beni bile şaşırtacak kadar çok.
Bazı satırları tekrar tekrar okuyorum, gerçekten ben mi yazmışım?
Yoksa mesela Oğuz Atay'dan mı aşırmışım?
İnsan ilhamını nereden alıyor?
Hasretten mi mesela?
Yoksa bir kavuşma anında yaşanan ve tadı başka hiç bir şeyden alınamayan o duygudan mı?
Yoksa imkansız mı insanı şair ediyor?
Bazı şeylerin yerini hiçbir şey tutmuyor.
Yine de insan "o" bazı şeyler kendinde kalsın istiyor.
Kimse bilmesin, ileri geri konuşmasın.
Çünkü hayat böyle bir şey.
Zamanında ileri geri konuştuklarını bir gün geliyor altın tepside sana sunuyor.
O saatten sonra sıkıyorsa geri gönder.
Hepimiz faniyiz.
Hangimiz o kadar güçlüyüz?
Öğrendim, ben değilim.
Bitti mi?
Bitmediğini öğrenecek kadar yaşadım.
Ne sen ne de ben vakıfız  başımıza gelecek bir sonraki hikayeye.
İnandım alın yazısına.
Hayatın sadece senden sonra geleceklerin sonunu bileceği bir oyun.
Ya tadını çıkar ya da endişelen dur içinde sana biçilen rolü oynarken.
Bir de, ben seni çoktan unuturdum, inan çoktan!
Ahh bu şarkıların gözü kör olsun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Huysuz Şirin olmak mı?

Özlediğim için

Davul bile dengi dengine (mi?)