Kayıtlar

Eylül, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yazık

Şimdi ben sana en sevdiğin şarkıdan biraz söylesem Ya da otursam en sevdiğin şairden iki mısra yazıp yollasam, Ya da hiç yazılmamış iki satır mısrayı yoktan yazsam, bir kitabın arasına sıkıştırıp eline bıraksam. Her şey değişir mi dersin? O ilk günlerdeki ışıltıyı kondurabilir miyim gözüne? Ya da ilk günlerdeki o ağızımdan çıkacakmış gibi çarpan kalbim hatırlatır mı kendini bana? Bu sorulara cevap vermek istemiyorum. Seninle ilgili verecek olumlu hiçbir cevabımın kalmamış olmasına hala inanmak istemiyorum.

Piano piano

Fena halde dökülesim var. Yine farkında olmadan "burama kadar" gelmiş. Neden böyle oldu diye düşününce de çok elle tutulur bir sebep bulamıyorum. Bu şehir insanı yoruyor herhalde, bu iş hayatı, trafik, yetişmeye çalışmalar, sanki çok büyük marifetmiş gibi aynı anda 3 iş birden yapmalar vesaire vesaire... Oysa ki bizim beynimiz buna programlı değil ki, bizim bedenimiz, ruhumuz bu kadar karışık, bu kadar hızlı, bu kadar "multitasking" bir işleyişe göre programlanmamış ki. Ayrıca bu zavallı beden, ruh, akıl ve kalp dörtgeni bu kadar hor kullanılınca bizi ne kadar idare eder diye düşünüyoruz acaba? Hiç durmuyoruz, bir ara vermek yok, bir nefes almak yok. Çok yazık etmiyor muyuz bu şekilde kendimize de çevremize de. Yıpranma süresini bu kadar hızlandırıp hızlı hızlı çekip gitmek için bu acelemiz ne? Fena halde yavaşlayasım var. Yoruldum, içim yoruldu, ruhum yoruldu. Sevdiğim insanların yüzlerine uzun uzun bakmayı özledim. Sevdiğim insanlarla uzun uzun konuşmayı özledim