Tarihe bak, 30 Aralık! Ve ben bu sene hiç bir şekilde yeni yıl moduna giremedim. Daha bir tane bile hediye almadım mesela. Yıllar sonra ilk kez dışarıda bir yıl başı geçireceğiz ama daha elbisemi almadım, yüksek topuklu rugan ayakkabı istiyorum aslında ama daha bir tek vitrine bile bakmadım. Bu kadar hevessizsin madem neden yazıyorsun dersen, bir yıl sonu kapanışı yapayım dedim. Bugünlerde birisinin ağzıma doladığı gibi "değerlendirelim" dedim yani. 2011 gerçekten de çok stabil giden hayat çizgimin içinde oldukça farklı inişler çıkışlar yaşadığım bir yıl oldu. Annemi yoklayan hastalık, hepimizin ağzını yüreğine getirdi, hiç bu kadar büyük bir korku yaşadığımı hatırlamıyorum hayatta, Allah bir daha da yaşatmasın. Ne bana, ne de kimselere, düşmanıma bile hatta! Geldi de geçti! Sonra Mart ayında 35 geldi, iyi dedim bağrıma bastım. Hoş gelmiş. Hep derlerdi, bazı yaşlar insanın hayatında mihenk taşıdır, kendine gelirsin, ne olduğunu anlarsın, ne olmadığını da. Öyleymiş gerçekten. ...
Senelerce "9 uğurlu rakamım!" diye ortalarda gezerken, böyle bir şey olacağını bilemezdim. Şimdi lütfen kulaklığını tak, başını rahat bir yere yasla, gözlerini kapat, sesini aç ve dinle. Söyleyeceklerim bu kadar.
Yeni Yıl'ın ilk hediyesini geldi:) Çocuk gibi sevindim yine, bayılıyorum bu hediye alışverişine:) Sonra ajansa dönünce masama süslü bir yeni yil ağacı fotoğrafı koydum, bilgisayarımın masaüstüne de:) Yeni gelen yılı karşılamaya hazırım. Kafamın içinde isimler ve objeler dolaşıyor, birbirine match etmeye çalışıyorum, kime ne alacağım konusunda kafam karışık! Biraz üzerinde çalışmam gerekiyor:) Her yıl yaşıyoruz bu telaşı. Yeni gelen yıla yeni umutlar bağlıyoruz. Hepimizin uzun dilek listeleri oluyor ama özüne bakınca aslında hepimizin istekleri aşağı yukarı aynı. Huzur, mutluluk, sağlık! Çok şükür oluyor da galiba... Ama ben bu yıl biraz daha fazlasını dileyeceğim galiba kendim ve etrafımdaki bazı insanlar için. İsteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü:) Fotoğraf: Cengiz Peynirci
Yorumlar
Yorum Gönder