Basit bir takvim meselesi...

Saat olmus 03:00. Tarih 31 Aralık Perşembe. Salondaki camın önünde oturuyorum. Büfenin üzerinde duran abajurları açtım. Işık sarı, müzik kıvamında. Kalktım kendime iki parmak da zihin açıcı aldım. Camdan dışarıya baktığım zaman yandaki binanın çatısını bile göremiyorum artık, öyle şiddetli yağıyor kar. Her yer artık bembeyaz. Çamlar bembeyaz...

Bu bir sene sonu yazısı değil aslında. Zihnim olan biten herşeyi sırasıyla hatırlayamayacak kadar karışık zira. En önemli olanlar zaten hep aklımda. Çok kıymetli bir sevdiğimizin kaybı... Çocukluk hayalim New York... Dünyanın en güzel bebeklerinden biri olan Duru'nun doğumu... Hayatıma giren bir kaç iyi insan... Hepsi bu kadar aslında, gerisi normal. İşler güçler, minik yolculuklar, kurulan sofralar...

Bu bir Hoş Geldin 2016 yazısı da değil aynı zamanda. İçimde büyük heyecanlarım yok. Alıştım artık sanırım. Gelen yeni senenin başıma geleceklerle hiç bir ilgisi yok aslında. Basit bir takvim meselesi. Farklı anlamlar yükleyip sahte beklentilere girmiyorum bir süredir. Karamsarlık gibi düşünebilirsiniz. Değil. Beynimin mantıklı tarafı sadece. Belki de büyük büyük umup kıçımın üzerine oturmaktan sıkılmışımdır, muhtemelen bu yüzden.

Elbette planlarım var. Neticede daha ölmedim:). Ama sadece irademle gerçekleştirebileceğim planlar yapıyorum. Ben istersem gerçekleşecek planlar. Bir ev planım var mesela şu ara. Yakınımdaki herkes biliyor. Yana yakıla bir ev arıyorum kendime. Henüz bulamadım ama mümkün olan en kısa sürede çözeceğim. Kimbilir, belki de bir dahaki postu o evden yazarım size. Bir yurt dışı planım var. Önümüzdeki hafta bilet fiyatlarına ve uygun tarihlere bakıp kesinleştireceğim. Bunlar dışında henüz hiç bir plan yapmadım. Gerisini gelişine yaşayacağım...

Benim gibi hayalleriyle yaşayan birinin bile bu hale gelmiş olması ne tuhaf. Hayat nasıl da terbiye ediyor insanı. Tam "işte bu be!" dediğin anda sürüyor diline kırmızı biberi. O saatten sonra istesen de konuşamıyorsun. Sadece kafanın içinde döndürüp duruyorsun kelimeleri uçuca koyarak kurduğun cümlelerini. Bundan memnun değilim, hiç hem de. Ben böyle yaşamaya hiç alışkın değilim. Çok zorlanıyorum. Kendimle çelişiyorum. Sadece mantık çerçevesinde yaşayayım diyorum ama bir tarafım göz yaşları içinde bağırıyor içerden bana: "Sakın vaz geçme!" Ne halt yiyeceğimi şaşırıyorum.

Öyle de olmuyor, böyle de olmuyor. Eminim, hatta emin değilim, biliyorum ki bir çoğunuz da aynen benim gibi hissediyorsunuz. Hatta ben aranızdaki belki de en hafif vakalardan biriyim. İşte tam da bu yüzden hepimiz için tek ve basit bir cümle kuracağım; herkesin gönlüne göre versin yaradan. Ne bir eksiğine, ne de bir fazlasına ihtiyacımız var.

Geçirdikten sonra ardından gülümseyerek hatırlayabileceğimiz bir yıl olsun.

Sevgilerimle


Yorumlar

  1. Yuregine sağlık, hep dua ettimm, hep de ediyorum kendi gönlüne gore en doğrusunu versin diye, vetemiyorsa da vermesinin... Sen hep kendince doğru yolu seçtin..yaşin kać olursa olsun.. Çocuklugunu bildigim icin soyluyorum...Bu işinde,özel hayatında, arkadaş seciminde ........ Vs.. Vs.. Hep takdir ettim.. Çocukken çok döktük icimizi birmize. Sonra anlatmak istediklerini belki anlatsmadım. Belki sen yine de biyorsindur. Seni o kadar seviyorum ki bazı şeyleri snlatamanis olabilirim o gü,el gonlunden ötürü... Sevgiylee hep yanımda kal.. Çünkü sen benim çocukluğumun...Leyloş..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Huysuz Şirin olmak mı?

Özlediğim için

Davul bile dengi dengine (mi?)