Adrese teslim

Uzun zaman önce bir karar verdim. Yine ikimizi de ilgilendiren bir kararı yine sana danışmadan kendi kendime verdim. Şöyle ki, ben seninle iletişime geçmediğim zaman kendimi gerçekten kötü hissediyorum. Bunu yaşamak istemiyorum. İyisiyle kötüsüyle altı yıldır hayatımın bir parçasısın sen. Sana duyduğum derin aşk bir yana ben seni insan olarak da seviyorum. Bizim seninle uzun bir arkadaşlık dönemimiz de oldu. O kadar insanın içinden birbirimizi seçtik. Birbirimizi anlayabildiğimiz için, birlikte gülüp eğlenebildiğimiz için, birlikte sıkılabildiğimiz için, dertleşebildiğimiz için kısacası birbirimizin lisanından anlayabildiğimiz için. Ben o zaman da seni başkalarına anlatıyordum. Kendine has özelliklerinle, nüktedanlığınla, havai tavrınla, dikbaşlılığınla, aksi hallerinle seviyordum seni. Gözümün önünde hala sahneler var, hatırladıkça gülümsediğim. Kadın-erkek ilişkisi bir yana aramızdaki bu arkadaşlık ilişkisi yüzden de seni gözden çıkaramıyorum.

Sen benim insanlarımdan biri oldun. Benim kafamda oluşturduğum ilişki çemberlerimden birincisine dahil olan insanlardan biri. Dolayısıyla seni sadece aramızda geçen olumsuz olaylarla ilgili değerlendirip "aramayacağım, sormayacağım, ne hali varsa görsün" yapamıyorum. Sen zaaf diyebilirsin. Ben sevgi diyorum. Gerçek sevginin olduğu yerde hırs, intikam, gurur, afra tafra nefes alamıyor. Kızgınlıklar elbette oluyor, taş değilim sonuçta. Sana veya o birinci çembere dahil olan başkalarına elbette tepinecek kadar sinirlendiğim zamanlar oluyor ama ben konuşarak, içten, kalpten, dürüst şekilde konuşarak çözülemeyecek bir mesele olmadığına inanıyorum. Yeter ki iki tarafta bunu istesin. Bugüne kadar da hiç tersini yaşamadım.

Küçük bir heyecan olsun diye çıkmıştın belki sen yola. Ön göremedin belki de bu kadar uzayacağını. Seni gerçekten sevecek birine denk gelebileceğini tahmin edemedin. Tahmin edemedin çünkü belki de daha önce hiç başına gelmemişti. Senin bana anlattıklarına dayanarak vardığım bir yargı bu. Bir seferinde telefonla konuşurken bana "Beni bu şekilde sadece sen merak ediyorsun." benzeri bir şey söylemiştin. Sanıyorum bir şehirden bir şehire geçiyordun ya da yolculuğun yeni bitmişti, sana "Nasıl geçti, vardın mı, iyi misin?" falan gibi bir şeyler sormuş olmalıyım, buna cevaben söylemiştin. Üzülsem mi yoksa senin için bir konuda herkesten ayrıştığım için memnun mu olsam bilememiştim. Ben hayatımın hiçbir evresinde senin kadar kendimi yalnız hissetmemiştim. Ve elbette bundan emin olamam ama sanırım kimse seni bu kadar beklentisiz sevmemişti. Yapabileceğin her türlü tersliği, aksiliği yaptın. Her türlü zorluğu çıkardın. Adeta dayanıklılığımı sınadın. Ve sanırım şaşırdın. Haklısın. Fazla geldi belki. Belki korktun. Olabilir. Bunları da anlayabiliyorum. Ben de hiç bilmediğim duyguları ilk kez seninle yaşadığım için karmakarışık oldum. Farklı sebeplerden benzer duygular yaşadık. O yüzden seni anlıyorum. Ve ikimiz de biliyoruz ki ben de kaçtım. Senden uzak olmak istedim. Ne istediğimi bilemedim. Seninle olmak istedim. Senden nefret ettim. Çok özledim, geberdim özlemekten ama asla aramadım. Acı çektim, acı çektirdim. Kendimi temize çekmek için kendimce türlü türlü yola baş vurdum. Suyu tersine akıtabilir misin? Baktım olmuyor kendimi akıntıya bıraktım ve inan bana çok rahatladım. Sana yazdığım o itiraf mektubunu gönderdikten sonra kendi kendime "Oh be, biraz da o düşünsün" diye söylenip üzerine bir de sigara içtiğimi bugün gibi hatırlıyorum.

Uzak duruyorsun. Yaklaştıkça bir daha geri adım atamamaktan korkuyorsun. Haklısın. Çünkü ikimiz de biliyoruz ki biz çok birbirimize göreyiz. Bu yüzden kendine göre doğru olanı yapıyorsun. Bir dönem benim yaptığım gibi. Sana bunun hata olduğunu daha önce söylemiş olmama rağmen elbette karakteristik özelliğin olduğu için kendi doğrundan şaşmıyorsun. Ok. Bu yüzden sevdiğim adam olabildin zaten. Ama sen böyle zor bir dönem yaşarken ben sana çok fazla ayak uyduramayacağım. Üzgünüm. Beni aramamaya devam edebilirsin, biz "en son ben aradım" larla yaşayamayacak kadar birbirimize geçtik. O yüzden inan hiç önemsemiyorum. Birimiz geri durduğunda diğeri her seferinde devreye girmeseydi bugün tarihin tozlu sayfalarındaydık. Zamanında sen izin vermemiştin bunun olmasına şimdi de ben izin vermeyeceğim. 

Yaşadığım, hissettiğim şeyin salak bir aşığın bilinçsiz uçuşmaları olmadığını bilmen gerektiği için yazıyorum bunları sana. Hayır, seni bir takıntı haline getirmedim. Çok şükür zihnim ve ruhum bulanık değil. Neyin ne olduğunu gayet iyi tahlil edebiliyorum ve bu bilinçle hareket ediyorum. Benim için kıymetlisin ve bu yüzden kafa yoruyorum sadece, benim için kıymetli diğer insanlar için de yaptığım gibi. Seninle ilgili mikro meselelerde objektif olamayabilirim ama makroda gayet objektifim, o iş senin söylediğin gibi değil yani.

Velhasıl sen benim için bir heves ya da takıntı ya da üretmek için kullandığım bir ilham kaynağı, ya da başkalarına anlatmak için yazdığım bir hikaye değilsin. Kanlı canlı, bünyesinde boyu kadar türlü türlü huy barındıran ve beni zaman zaman canımdan bezdirse de her türlü saçma sapanlığına rağmen başka insanlardan daha fazla ve sadece duygusal sebeplerle kalpten bağlı olduğum erkeksin. Şimdilik bu kadarını bilmen yeterli, gerisi Allah kerim.

Bak gördün mü, yine sözünü dinlemedim. Bana o hayatımın en zor telefon konuşmalarından biri olan konuşmada verdiğin nasihati tutmadım. "Benden sonraki ilişkinde kendini bu kadar açma" demiştin. Yine tabak gibi ortadayım. Ve hiç de pişman değilim ve tüm bunları hissederken biraz önce belirttiğim gibi kalpten bağlı olduğum erkeğe olmadığım biri gibi davranamayacağım. İki kişilik bir mevzuda iki kişinin de bilmesi gerekenleri kendime saklamayacağım. Ve aslında sen beni bu yüzden sevdin, haberin yok. Bunu da son bir not olarak vermiş olayım.

Yeni yıl ikimize akıl, fikir, sabır getirsin.
Birbirimizden eksilmeyeceğimiz bir yıl olsun mümkünse.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yas

Huysuz Şirin olmak mı?

Özlediğim için