Güzel adam
“Sizi
çok seviyorum!”
“Hepimiz” diye
çok büyük bir genellemeyle gireceğim lafa ama gerçekten böyle olduğunu
görüyorum çevremde, hepimiz tuhaf bir coşku yaşıyoruz içinde bulunduğumuz bu
günlerde. Hem de aslında çok üzgün ve moralsiz olmamız gereken bu günlerde. Hem
de tek bir adam sayesinde. Tek bir adamın inancı sayesinde. Tam enseyi
karartacakken o adamın yaptığı tarihi bir konuşma, yüzündeki gülümseme ve
ağzından dökülen “Sizi çok seviyorum, sizi çok seviyorum, sizi çok seviyorum!”
diye tekrarlanan sevgi cümleleriyle başımızı tekrardan yukarıya kaldırdık,
içimize inancı tekrardan ektik.
Hasret kalmışız güler yüze. Hasret kalmışız bir araya
getirilmeye. Hasret kalmışız ümit etmeye. Hasret kalmışız başarmaya. Hasret
kalmışız sevinmeye. Şimdi karşımızda tüm bunlarla bizi tekrardan buluşturan,
bizi birbirimize kavuşturan, insanı görüş, cinsiyet, yaş, ekonomik seviye, dil,
mezhep, inanç gözetmeden sadece insan olduğu için seven ve bunu çok ama çok
içten ifade edebilen bir adam var. Olmuş olanlar ve olacaklar bir yana sırf
bize hatırlattıkları için bile ne kadar teşekkür etsek kendisine az.
Çünkü kötü söz sahibine aittir
Haftalardır
yaşadığımız endişeli bekleyiş bu hafta başı tam da tahmin ettiğimiz gibi olumsuz
bir şekilde nihayetlendi. Ne yazık ki adaletin terazisi bu kez normal olmayan
bu sürece dayanamadı; kantarın topuzu kaçtı. Bu konu hakkında söyleyecek çok
hiddetli sözlerim ve uzun cümlelerim olsa da bunu yapmayacağım. Kendime söz
verdim. Şu an bizi bu çoşkulu ruh haline tekrardan sokmayı başaran güzel adamın
sözünü dinleyeceğim. Kötü söz sarf etmeyeceğim. Bunun yerine inanmaya ve bizi
istediğimiz sonuca ulaştıracak olan yolda üzerime düşen ne ise tüm gücümü
ortaya koyarak elimden geleni sonuna kadar yapmak için çalışacağım. Kendisini
bize emanet ettiğini söyleyen bu güzel adamla kendi imkanlarım içinde omuz
omuza mücadele edeceğim.
İnanabilmek ne güzel şey!
İliklerimize
kadar hissettiğimiz, düşe kalka ilerlediğimiz çok tarihi zamanlardan geçiyoruz.
Gezi’den ve başkanlık seçiminden sonra durulan ruhumuz, sönen heyecanımız ve
kaybettiğimiz inancımız tekrardan şaha kalktı. Yıllardır karanlık bir tünelin
içinde sonunu göremeden yürüdüğümüz yolun sonuna geldiğimizi tüm benliğimle
hissediyorum. Sizin de hissetmenizi istiyorum. Bu güzel adamın bize yaşattığı
bu süreci hakkını vere vere yürütebilmemiz için bu yazıyı okuyan herkesi umuda,
çalışmaya ve bu sürece yakışır şekilde davranmaya davet ediyorum. Güler yüzle,
umutla, sevgiyle, saygıyla bu güzel adamın yanında olmaya, üzerimize düşeni
yapmaya davet ediyorum. İnanın bana içimde hissetiğim inanç seçim otobüsünün
yanında koşarken “Her şey güzel olacak Ekrem abi!” diyen 13 yaşındaki o çocuğun
inancı kadar taze. Elbette kolay olmayacak, bugüne kadar olmadığı gibi.
Elimizden alınan haklarımızın ve alınması muhtemel haklarımızın arkasında,
önünde, sağında, solunda gözlerimizi dört açıp nöbete duracağız. Başka yolu
yok. Ama biliyorum, başaracağız çünkü:
“Yolumuz uzun!
Heyecanımız yüksek! Gençliğimiz var! Gençliğimiz var! Biz
adalete susamış, demokrasiye inancı tam Türk gençliğiyiz!”
Yaklaşan
güzel ve güneşli günlerin ümidiyle hepinizi sımsıcak kucaklıyorum.
Kalın
sağlıcakla…
Not: Hayatım boyunca bana iflah olmaz romantik
muamelesi yapıldı. Neden? Çünkü “Seni seviyorum” demeyi, buna inanmayı ve karşımdakini
inandırmayı hep çok sevdim ve bu inanma, inandırma meselesini başarabilmek için
duygularımı hep saklamadan yaşadım, yaşattım. Şimdi şükür karşımda böyle bir
siyasetçi var. Ben onu, onun bizi sevdiğinden daha çok seviyorum. Pırlanta gibi
bir insan tanıdık ve bunun için çok mutluyum. Yolu açık olsun. Tam da eskilerin
dediği gibi “ayağına taş değmesin!” Bu
süreçte sadece gayretimle değil aynı zamanda dualarımla da yanında olacağım
şüphesiz.
Yorumlar
Yorum Gönder