Piano piano

Fena halde dökülesim var. Yine farkında olmadan "burama kadar" gelmiş. Neden böyle oldu diye düşününce de çok elle tutulur bir sebep bulamıyorum. Bu şehir insanı yoruyor herhalde, bu iş hayatı, trafik, yetişmeye çalışmalar, sanki çok büyük marifetmiş gibi aynı anda 3 iş birden yapmalar vesaire vesaire... Oysa ki bizim beynimiz buna programlı değil ki, bizim bedenimiz, ruhumuz bu kadar karışık, bu kadar hızlı, bu kadar "multitasking" bir işleyişe göre programlanmamış ki. Ayrıca bu zavallı beden, ruh, akıl ve kalp dörtgeni bu kadar hor kullanılınca bizi ne kadar idare eder diye düşünüyoruz acaba? Hiç durmuyoruz, bir ara vermek yok, bir nefes almak yok. Çok yazık etmiyor muyuz bu şekilde kendimize de çevremize de. Yıpranma süresini bu kadar hızlandırıp hızlı hızlı çekip gitmek için bu acelemiz ne?

Fena halde yavaşlayasım var. Yoruldum, içim yoruldu, ruhum yoruldu. Sevdiğim insanların yüzlerine uzun uzun bakmayı özledim. Sevdiğim insanlarla uzun uzun konuşmayı özledim. Derdini dinlemeyi, derdimi açmayı, birlikte çare aramayı özledim. Hızla akıp giden zaman içinde kartopu gibi yuvarlanan hayatımı yakalamak, yuvarlanmak yerine yavaş yavaş, sindire sindire, tadını çıkara çıkara yaşamak istiyorum hayatı ben. Adı "sistem" olan bu şeyden kurtulmak, çıkmak, 1970'lerde yaşayan insanların sakin, saf, duru yaşantılarına geçiş yapmak istiyorum. Ah ulan, çok geç geldim şu hayata, bir türlü adapte olamıyorum!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Huysuz Şirin olmak mı?

Özlediğim için

Davul bile dengi dengine (mi?)