İstanbul
Çılgınca yağan yağmur az sonra camlarımı kırıp içeri girecekmiş gibi. Kötü bir kış günü yaşıyor İstanbul. Hava aydınlık olmasına rağmen dışarda göz gözü görmüyor. Biraz sis biraz da bacalardan çıkan dumanlar yüzünden sanırım. Pencereyi açıp hava almak istiyorum ama rüzgar öyle kuvvetli ki ürperip geri çekiliyorum. Kuş bakışı gördüğüm trafik arapsaçı. Şu an araba kullanmak zorunda olmadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Gerçi şu anda kullanmıyor olmak geçici mutluluk zira ben hergün o trafikle en az üç saat uğraşıyorum. Anadolu yakasındaki evimden çıkıp Avrupa yakasındaki işime gitmek ve sonra akşam dönmek için harcadığım üç saat. Ömrümden boşa giden üç saat. Haftada 15, ayda ve yılda bilmem kaç saat... Hayat zaten çok pahalıyken, günler hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşıyla birbirini kovalarken ve sevdiklerime ayıracak saatlerim bile kısıtlıyken nedir bu şehirde beni tutan diye soruyorum kendime zaman zaman. Sonra her sabah ve her akşam şikayet ettiğim o trafikle...