"Gerçekten derdin mi var?" sanıyorsun!


İnsan paylaşmak istiyor.
İyi ya da kötü bir şey yaşadığı zaman olan biteni anlatmak, anlatmak, anlatmak ve bir süre susmamak istiyor.
"Diline vurdu" derler ya halk arasında, aynen öyle oluyor işte.
En azından ben öyle oluyorum.
Ya da oluyordum.
Bir süredir, yani iş değiştirdiğimden beri ki bu 9 ay demek oluyor, fark ettim ki çok da fazla anlatmaz olmuşum.
Ne yazarak, ne de yüz yüze.
Bir sebebi, gerçekten beni çok oyalayan, fazla düşünmeye zaman bırakmayan bir işim var ve sanırım buna müteşekkirim.
Bir sebebi de belki de eskisi kadar anlatmak istemiyorum.
İyiyi, güzeli, mutluluğu paylaşmak daha kolay, buna hala hevesim var ama canımı sıkan şeyleri konuşmak istemiyor galiba artık canım.
Sanki konuştukça büyüyorlar. Böyle katmer katmer olup yüreğimi sıkıyorlar.
Ve sanırım en büyük sebep de şu ki, çok büyük dert olduğuna inandığım, kendimi uğrunda paraladığım sebeplerin, gerçek dünyada bir toz tanesi bile etmediğine bir şekilde uyandım sonunda. Çok şükür!
Fark ettim ki gerçekten üzülecek esaslı bir sebebi olmayan ben, ona buna kafayı takmaya çok alışmışım.
Bir süredir böyle düşünüyorum, dertlerime yol verdim gitti...
Bunları bugün yazıyor olmam elbette tesadüf değil.
Yaklaşık 16 ay önce başlamış olan kötü ve zor bir yolculuk dün sona erdi.
Biz de bugün gittik, son görevimizi yaptık.
Detay verip hiç birinizi üzmek istemiyorum, zaten çok canlar yandı, ateş yine düştüğü yeri yaktı.
Bize de, Allah sabırların en büyüğünü versin diye dua etmek düştü.

Allah esaslı dert sahibi yapmasın kimseyi, şükretmeyi bilmek lazım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Huysuz Şirin olmak mı?

Özlediğim için

Davul bile dengi dengine (mi?)