Çok pis takarım!
Siz bir şeylere takar mısınız? Ben fena halde takarım, hem de ağır takarım. Bazen bir yerlere gitmeye takarım, gittikçe rahatlarım. Bazen kitaplara takarım, almalara doyamam. Birikir, birikir. Sonra da bitirmeye takarım. Bazen bir t-shirte takarım. Parçalayana kadar giyer dururum. Bazen de şarkılara. Ruh halime göre değişir. Bazen dipteyim, sondayım, depresyondayım mode on, bazen de bir elimde cımbız, bir elimde ayna, umurumda mı dünya! Şehirlere takarım. Bazen demedim, bunlar sabit çünkü. İstanbul en büyük takıntım. Bodrum, Paris hemen arkasından gelenler. Şu ara da yeni bir takıntım var efendim. Öğle aralarında bilgisayarımı alıp aşağıdaki cafeye inip, sade Türk kahvesi içerken bir şeyler okuyup yazma takıntısı. Taze geldi. Çok zevkli. Vazgeçemiyorum. Bilenler bilir, bizim işimiz çok trafikli. Ne telefon susar, ne gelen giden mail durur, ne in aşağı-çık yukarılar biter. Yeni takıntım bu hızlı işleyişten kaçış oldu bana. Açıyorum bloğumu yazıyorum. Kulağım...